14 Şubat 2011 Pazartesi

Annelik Hususu

7 ay önce anne oldum. Bir oğlum var artık. 9 aylık bekleyiş ve sıkıntılı bir dogum sonrasında, Devrim şuracıkta işte.. Yaşayabilmek için tamamen bana bağımlı. Bu bağımlılık bende de ona karşı hassasiyet ve tedirginlik yaratıyor. Hayatımda kimsenin bana bu denli ihtiyacı olmamıştı. Bu mudur beni ona bu kadar bağımlı kılan diye düşünüyorum.  Her hareketini izliyorum.. Nefes alışlarını, kakasını yapıp yapmadığını, gazının olup olmadığını, keyifli mi yada neden keyifsiz oldugunu. Bir odanın içinde bıraksalar günlerce onu izleyerek kalabilirmişim gibi geliyordu, neyse ki 3. ay sonunda duygularım bir nebze normale döndü. Bu cok saçma ve sıkıcı diye düşündüğüm seylerin ortasında buldum kendimi.. becerememe ve yetememe vaziyetlerimi, nazar boncuklarıyla ve duvarlara vurmalarla hafifletiyorum. Bunları da yapacak mıydım, yaptım.

 Annelik hususunda daha once yazdıklarımı, düşündüklerimi, anne olduktan sonra tekrar gözden geçirdim. O kadar cok annelik üzerinden kadınların ortaklıkları üzerine kafa yormuşum ki.. annelik üzerinden kalıp yıkmak derken o kadar cok bireyin duygularını görememişim  ki. Şimdi daha farklı yaklaşıyorum. Çünkü yaşıyorum.. Evet kadınlar üzerine baskı kurma biçimlerinden biri annelik, hala boyle düşünüyorum. Çocuklara bakarken hata yapmak istemiyorsun oysa hata kaçınılmaz acemisin. Doğduğumuzdan beri bildiğimiz bir sey değil ki bebek bakmak.. Hormonlar konusuna hiç girmiyorum bile. Annelik ritüeli ter toplumda oraya özgü toplumsal kalıpların bir tezahürü ve sadece biyolojik bir durum değil.. işte ben daha çok burayı sorgulamıştım.. Şimdi  eksik kaldığını anladığım şey ise  birey olarak barındırdığımız yaklaşımların , duyguların ayrı ayrı hissettiklerimizin etkisi. Ortaklaşan pek çok yanımız var bu doğru, bununla beraber annelik ve hamilelik öykülerimiz farklı. Hamilelik ve anneliği yaşayışlarımızı aynılaştırmaya çalışmak doğru değil. Benim yaşadığım biçim benle ilgili, onunkide onunla.. işte ben bu kısmı kaçırmışım. Toptan bir çıkarsama ile işin kolayına kaçıyormuşum . Oysa çok incelikli, girift bir mevzuyu barındırıyor içinde annelik süreci. Annelikte doğruyu yapmak, kişinin, olmak istediği, oldurduğu, yapabildiği ve yapmak isteyecekleri oluyor.. Aslında bu işin bir doğrusu yok. Kişilerin hissedişleridir doğru olan. Yeterki bu duyguları istedikleri gibi özgür yaşayabilsinler. Anneliğin hayvansal bir içgüdü olduğuna dair bazı yaklaşımlar ve henüz bitmemiş bilimsel çalışmalar olduğunu duymuştum. Bilinç dışı bir davranış mı benim hissettiklerim? Bu da saçma.  Bana bilinçli geliyor yapıp ettiklerim düşündüklerim. Belki 1-2 panik ve ağlama halim içgüdüsel olabilir. Zaten bu konuda henüz net bir açıklama yok. Rasyonel olmak şu an benim için pek güç. Çünkü bir mucizeyi hergün kucaklıyor gibiyim. Belki Duygu dünyalarına dair yazdıklarım böyle hissetmeyen kadınlar için başka bir mahalle baskısı olusturacak şimdi. bunu istemem doğrusu. Kendi hissedişim üzerinden yazıyorum bunları.. Kutsallaştırmak istemiyorum, olağanüstü bir güzelleme de yapmayacagım. şimdlik bana iyi geliyor.. bazen cok zor geliyor.. her duygu hali yaşanabilir annelikte, her sey insan için sonuçta..

Devrim’le yaşayacaklarımız geliyor aklıma sık sık. her seyi ilk defa görecek oğlum. Bir elmayı hayatında ilk kez gorecek. Ağacı, böcegi, güneşi, ayı hersey ilk.. her gördüğü onda heyecan yaratacak, oysa biz yetişkinler için ne de alışıldık ve sıradan olacak. Bu süreci onunla yaşamak beni heycanladırıyor gerçekten. Kafamı sağa sola salladığımda kahkahalar atan bir böcek… seviyorum onu simdilik annelik hususunda en net soylediğim sey bu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder